İstanbul`da Gezilecek Yerler
İstanbul'da Gezilecek Yerler
Dünya'nın ve Türkiye’nin göz bebeği olan İstanbul, 15,07 milyonluk nüfusuyla aynı zamanda Avrupa’daki en kalabalık şehirdir.Eski adıyla Konstantinopolis, dünyanın en eski şehirlerinden biri olarak Roma, Latin, Doğu Roma İmparatorlukarından Osmanlı’ya kadar birçok medeniyete başkentlik yapmıştır.Dolayısıyla şehirdeki tarihi hazine oldukça fazladır. Güzelliğiyle şarkılara ve şiirlere konu olan İstanbul’da gezilecek yerler rotalar oldukça fazladır ve tam anlamıyla gezmeniz 1 haftanızı alır. Karadeniz iklimi ile Akdeniz iklimi arasında geçiş noktasında bulunan ve dolayısıyla Ilıman bir iklime sahip olan İstanbul’a gitmek için en uygun dönem, Mayıs-Haziran ve Eylül-Ekim ‘dir. Zira İstanbul bahar mevsiminde, laleleriyle cıvıl cıvıl, rengarenk bir görüntüye bürünüyor!
1) Topkapı Sarayı
Osmanlı’nın gücünün bütün dünyaya gösteren heybetli bir yönetim merkezi olarak inşa edilen, Topkapı Sarayı Fatih Sultan Mehmet döneminde 1478 senesinde tamamlanmıştır. Kompleks bir yapıya sahip olan saray, Bab-ı Hümayun, Divan Meydanı, Alay Meydanı, Enderun Avlusu, Sofa-i Humayun, Harem olmak üzere 6 ana bölümden oluşmaktadır. Sarayın 8 giriş kapısı bulunmaktadır ve en gösterişli olanı şüphesiz “Saltanat Kapısı”dır. Saray günümüzde 80.000 metrekare alan üzerinde bulunmaktadır. Saray, 03.04.1924 tarihinde müze olmuş ve Cumhuriyet tarihinin ilk müzesi olma özelliğine kavuşmuştur. Osmanlı döneminde ne kadar güçlü ve dünyaya hükmeden bir imparatorluk olduğunu görmek için İstanbul’da gezilecek görülmesi gereken tarihi yerler arasında mutlaka Topkapı Sarayı’nı da eklemek gerekiyor. Dünyada eşi benzerine az rastlanır bir saray olması da bu ziyareti daha anlamlı kılan tarihi yerlerden biridir.
2) Ayasofya (Ayasofya Camii)
İlk olarak İmparator Konstantios tarafından 360 senesinde yaptırılan kilise, daha sonra 415 yılında, ardından da 537 yılında İmparator I. Justinianos tarafından yaptırılmıştır. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmed Han’ın İstanbul’u fethetmesinin ardından cami olarak kullanılmaya başlanan yapı, sadece ülkemizin değil dünyanın en önemli miraslarından biridir. Camiye çevrilmesinin ardından yapıya Mimar Sinan tarafından minare eklenmiştir. Osmanlı dönemi boyunca çeşitli zamanlarda kilisenin cami olarak hissedilmesi adına çeşitli eklemeler yapılmıştır. Bakanlar Kurulu’nun almış olduğu karar neticesinde yapı, 1 Şubat 1935 tarihi itibariyle müze olarak ziyarete açılmıştır. Burası dünyanın en eski katedrali olarak kabul edildiğinden özellikle Hristiyan dünyası için çok önemli bir konumda bulunmaktadır. Kubbesi ise en büyük dördüncü kubbe olma özelliğini taşımaktadır.
3) Yerebatan Sarnıcı
Yerebatan Sarnıcı Yerebatan Sarayı olarak da anılan tarihi sarnıç. Bizans İmparatorluğu’nun İstanbul’a bıraktığı ölümsüz hediyelerden biri. 527 yılından bu yana suların içinde yükselen mermer sütunlar ve medusa heykeli ile yerli ve yabancı turistlere kelimenin tam anlamıyla bir görsel şölen sunuyor. Yerebatan Sarnıcı’nı haftanın her günü müze olarak ziyaret etmeniz mümkün. Avrupa’nın sayılı kültür başkentleri arasında yer alan İstanbul’da Yerebatan Sarnıcı’nın bahsetmeye değer bir yönü daha var. Burası hem ulusal hem de uluslararası çapta birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Konserler ve resitaller ile müziğe doymak isterseniz sarnıcın etkinlik programını da yakından takibe alabilirsiniz.
4) Kapalı Çarşı
Kapalı Çarşu Dünya’nın en eski ve en büyük kapalı çarşılarından birisi. Labirent şeklinde sokakları ve geçitleriyle birlikte dört binden fazla mağaza ve dükkanı barından Kapalıçarşı, özellikle turistlerin en çok rağbet ettiği ve ziyaret ettiği yerler arasında ilk sıralarda geliyor. Aynı zamanda İstanbul’un bir nevi ticaret merkezi statüsünde. Burada her zevke ve bütçeye uygun bir şey bulmak mümkün. Kapalıçarşı’nın Tarihi Kapalıçarşı’nın tarihi 15’inci yüzyıla, Bizans dönemine kadar uzanıyor. Bizans döneminde çarşı alanında dünyanın en eski pazarlarından birisi olan küçük bir dizi dükkan bulunuyordu. Abdülhamid’in tuğrasını Kapalı Çarşı’nın Beyazıt meydanı ana girişindeki kapısında görebilirsiniz.
5) Mısır Çarşısı
Mısır Çarşısı Kapalı Çarşı ile beraber İstanbul’un en meşhur çarşıları arasında gösterilen Mısır Çantası, pek çok filme konu olmuş, çok sinematografik bir mekandır. Eminönü bölgesinde yer alan çarşı, aynı zamanda Yeni Camii’ye de oldukça yakındır. Bugün pek çok baharatçı, takıcı, kuyumcu, hediyelik eşyacı çarşı içinde hizmet verir. Çarşıdaki son restorasyon 1943 senesinde gerçekleşir.
6) Galata Kulesi
Galata Kulesi Dünyanın en eski kulelerinden biri olan , Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528’de yılında inşa ettirildi. İlk önce fener kulesi olarak tasarlanan yapı, Osmanlı Dönemi’nde barınak daha sonra ise bir yangın gözleme kulesi olarak kullanıldı. İstanbul Boğazı ve Haliç, kuleden panoramik olarak izlenebildiği Galata Kulesi 2013’te UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edildi. Benzersiz İstanbul manzarasıyla hem kenti soluksuz izlemek hem de İstanbul tarihinin yapı taşlarından biri olan kuleden bir dönem Bizans, Cenevizliler ve Oamanlıların sınır komşuluğu yaptı topraklara yakından bakabilmek için Galata Kulesi muhteşem bir deneyim sunuyor.
7) Kız Kulesi
Kız Kulesi İstanbul’un en eski yapılarından biri olan , Üsküdar’ın Salacak Sahili açıklarında yer alıyor. İlk binası savunma alanı olarak Antik Roma Dönemi’nde inşa edilen yapı Bizans ve Osmanlı Döneminde farklı amaçlar için kullanıldı. 360 derece panoramik İstanbul manzarası ve yıllara meydan okuyan mimarisiyle dikkat çeken Kız Kulesi 1995 yılından beri bir müze-restoran olarak hizmet veriyor. İnşa edildiği dönemden itibaren sayısız öykü ve anlatıya konu olan Kız Kulesi, İstanbul Boğazı üzerinde bir inci gibi boğazı aşan gemi, tekne ve vapurları selamlıyor. Mis gibi Boğaz havası eşliğinde bir şeyler yiyip içmek ya da boğaz manzarasını izlemek için Kız Kulesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
8) Rumeli Hisarı
Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethine hazırlanılırken İstanbul’u Karadeniz’den gelebilecek tehlikelere karşı güvende tutmak için 4 ay gibi kısa bir zamanda tamamlanmıştır. Hisarın inşasına 15 Nisan 1452’de başlanmıştır. İş bölümü yapılarak her bölümün inşaası bir paşanın denetimine verilmiş, deniz tarafına düşen bölümün inşasını da Fatih Sultan Mehmet bizzat kendisi üstlenmiştir. Denizden bakıldığında sağ taraftaki kulenin yapımına Saruca Paşa, sol taraftakinin yapımına Zağnos Paşa, kıyıdaki kulenin yapımına da Halil Paşa nezaret etmiştir. Buralardaki kuleler de bu paşaların adlarını taşımaktadırlar. Hisarın inşası 31 Ağustos 1452’de tamamlanmıştır. İstanbul Boğazının Anadolu kıyısındaki Anadolu Hisarı’nın tam karşısında İstanbul Boğazı’nın 600 metrelik en dar ve akıntılı kısmında yer alan Rumeli Hisarı, aynı zamanda uzaktan bakıldığında Arap harfleriyle Muhammed biçiminde okunacak bir biçimde inşa edilmiştir. Günümüzde İstanbulluların haftasonu açık hava ve turistik ziyaretlerinde popüler bir uğrak noktası olan , aynı zamanda özellikle yaz aylarında muhtelif konserlerin düzenlendiği turistik bir alan ve açık hava tiyatrosudur.
9) Anadolu Hisarı
Anadolu hisarı, 7.000 metrekarelik bir alan üzerine, Boğazın en dar noktası olan 660 metre mesafedeki bölgesine 1395 yılında, Yıldırım Beyazıt tarafından inşa edilmiştir. Bu sebeple, Boğaz geçişi Cenevizliler için hayati önem taşımaktaydı. Aynı durum Osmanlılar için de söz konusuydu. Karşı sahilde, 'un yakasında bulunan ise, 1451-1452 yılları arasında tarafından, bu yabancı ülkelerin gemilerinin geçişlerini denetim altında tutabilmek amacıyla inşa ettirilmiştir. Rumeli Hisarı'nı yaptırırken bu kaleye dış surlar ekletmiştir. Anadolu Hisarı, iç ve dış kale ile bu kalelerin surlarından oluşur. Beykoz ilçesine bağlı olan semte adını veren Anadolu Hisarı, Yıldırım Bayezid tarafından İstanbul’un fethi için yaptırılmış.
10) Yedikule Zindanları
Yedikule Zindanları , İstanbul ‘un ve aynı zamanda ‘nin en eski açık hava müzelerinden biridir. Bir gözlem kulesi görünümünde olduğu için Yedikule Hisarı olarak da bilinir. Oldukça eski bir tarihi olan yapının ilk yapılış amacı zindan değildir. Burası Bizans döneminde misafir olarak gelen kralları ve başka ülkelerin önemli misafirlerini görkemli bir şekilde ağırlamak için inşa edilmiştir. Bizanslıların inşa ettiği 4 kulenin ardından, Fatih Sultan Mehmet de İstanbul ‘un fethinden sonra 3 kule daha ekleyince kule sayısı 7’ye çıkmıştır. Bizans ve Osmanlı uygarlıklarının bir yapıda bütünleştiği bu mimari eser, yüzyıllar boyunca ilgi çeken bir yer olarak bilinmiştir. İnşa tarihi ise 390 yılıdır. Oldukça eski bir tarihi olan bu zindanlar, farklı uygarlıklara tanıklık eden görkemli bir yapı olduğundan efsanelere de öznelik yapmıştır. Bizans ve Osmanlı dönemlerinde esirler ve mahkumlar burada cezalandırılır, işkence görürlerdi. Yedikule Zindanları Genç Osman, Cephanelik, III. Ahmet, Hazine, Zindan, Top ve Bayrak adlı bu 7 kuleden oluşur. Günümüzde de müze olarak ziyaret edebileceğiniz bir yer halini alan Yedikule Zindanları ‘nı İstanbul içinde gidilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz.
11) Dolmabahçe Sarayı
Dolmabahçe Sarayı Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda dönüşen kimliğinin sembol yapılarından en görkemlisi, Boğaz’ın zarif sarayı Dolmabahçe... Dolmabahçe Sarayı’nın bulunduğu Beşiktaş sahil bölgesi, geçmişte Boğaziçi’nin koylarından biri olarak gemicilik faaliyetlerine sahne olmuş bir alandır. Antik çağlardan itibaren gemilerin sığındığı doğal liman olan bu koy, Bizans Dönemi’nde de yöneticilerin ilgisine mazhar olmuş ve bu bölgede kraliyet sarayları inşa edilmiştir. Osmanlı Dönemi’nde donanma gemilerinin demirlendikleri ve denizcilik törenlerinin yapıldığı bir liman olarak işlev gören sahil bölgesi 16. yüzyılda doldurulmasıyla beraber “dolmabahçe” adını almıştır. Resmi ikametgâh Topkapı Sarayı olmasına karşın “dolmabahçe” bölgesi de giderek tercih edilen ziyaret yerlerinden biri olmuş, padişaha ve hanedana ait hasbahçe olarak kullanılmaya başlanmıştır. 13 Haziran 1843 yılında inşasına başlanan Dolmabahçe Sarayı, 7 Haziran 1856’da kullanıma açılmıştır. 110 bin metrekarelik bir alanda, Boğaz’a nazır muhteşem bir manzaranın hakimi konumda yer almaktadır. Geleneksel olan ile batılı olanın, manolyalar ile zarif mermer havuzların bir aradalığı, Dolmabahçe’nin görkemli bahçeleri. Dolmabahçe Sarayı, tarihî önemi, görkemli mimarisinin yanı sıra odaları ve salonlarında çok değerli eşyalar, inovatif kristal eserler, halılar, çini sobalar ve daha nicelerini barındırıyor.
14) Sultanahmet At Meydanı (Hipodrom)
Bizans döneminde Ayasofya’nın güneybatısında yer alan ve araba yarışları yapılacak şekilde düzenlenmiş bulunan meydan Hippodromos (hipodrom, at koşusu alanı) adıyla anılmış ve çeşitli siyasî olaylarla bazı ayaklanmaların başladığı bir yer olarak büyük önem taşımıştır. Yapımına Roma İmparatoru Septimius Severus (193-211) devrinde başlanan ve orta çizgisine Mısır’dan getirilen dikilitaş ile Delphoi Apollon Mâbedi’nden getirilen Burmalı Sütun gibi ünlü anıtlar dikilen bu meydanın, “Bizans’ta Tanrı Ayasofya’ya, imparator saraya, halk da Hipodrom’a sahiptir” sözüyle vurgulanan siyasî önemi Osmanlılar zamanında da kısmen devam etmiş, özellikle XVII-XIX. yüzyıllar arasında sipahi ve yeniçeri ayaklanmalarına sahne olan meydanda ünlü Atmeydanı Vak‘ası da cereyan etmiştir. İstanbul’un fethinden sonra, ortasında Hipodrom’un bulunduğu bu alan, Atmeydanı adı ile at yarışlarının ve cirit oyunlarının yapıldığı bir yer olarak varlığını sürdürmüştür. Ayrıca saraya yakın oluşundan dolayı değeri artarak çevresine inşa edilen önemli yapılarla yeni bir görünüm kazanmış, bayram şenlikleri ve saray düğünleriyle şehir hayatının merkezi haline gelmiştir. Atmeydanı’nın Divanyolu girişine 1491 yılında Fîruz Ağa Camii, batısına XVI. yüzyıl başında İbrâhim Paşa Sarayı, Kanûnî Sultan Süleyman devrinde Mimar Sinan’ın yaptığı su yoluna ait bir sıra çukur çeşme ile bunun üst tarafına Oğlan Şeyh olarak tanınan İsmâil Ma‘şûkī’nin makamı ve Üçler Namazgâhı (sonra camii), doğusuna 1553’te Haseki Hamamı ile 1617 yılında tamamlanan Sultan Ahmed Camii, türbe, dârülkurrâ ve vakıf dükkânlar yapılmıştır. Ahmed’in inşa ettirdiği yapılar topluluğuna bağlı imaret ve dârüşşifâ ile, alan güneyden sınırlanmıştır.
15) Alman Çeşmesi
Yapımına 1899'da başlanan çeşmenin 1 Eylül 1900'de, bitmesi planlanmıştı. Ancak çeşmenin inşası bu tarihe yetişmeyince, Wilhelm’in doğum günü olan 27 Ocak 1901'de görkemli bir tören ile çeşmenin açılışı gerçekleşmiştir. Alman çeşmesi, ne heykelli Avrupa çeşmelerine ne de Osmanlı meydan çeşmelerine benzer. Yüksek bir taban üzerine oturtulmuş, sekizgen planlı bir yapıdır. Su haznesinin üzerinde sekiz sütunun taşıdığı bir kubbe yer alır. Sütunları birbirine bağlayan kemerlerin üzerindeki pandiflerde birer madalyon bulunur. Dördünün içinde yeşil zemine II. Abdülhamid tuğrası, diğer dördünün içinde Prusya mavisi üzerine II. Wilhelm’in simgesi olan "W harfi" altında II sayısı konulmuştur. Koyu yeşil renkte kolonların taşıdığı görkemli bir ile örtülü çeşmenin tunç kitabesinde olarak “Alman Kaiser’i Wilhelm II 1898 yılı sonbaharında Osmanlıların hükümdarı haşmetlü Abdülhamid II nezdinde ziyaretinin şükran hatırası olarak bu çeşmeyi yaptırdı” yazmaktadır. Çeşmede bir de kitabe vardır. Bu kitabede Osmanlı Seraskerlik Dairesi’nden, aynı zamanda edebiyatçı olan Ahmet Muhtar Paşa’nın beyiti sülüs yazıyla İzzet Efendi tarafından yazılmıştır.
16) Haydarpaşa Tren Garı
Abdülhamit döneminde, 30 Mayıs 1906 tarihinde yapıma başlanmıştır. İki Alman mimar ve 1500 İtalyan taş ustasının iki yıllık çalışması sonucu 19 Mayıs 1908 tarihinde tamamlanıp hizmete girmiştir. Padişah III. Selim, kendi adını taşıyan Selimiye Kışlası’nın yapımında çok emeği geçen Haydar Paşa’ya jest olarak, bu binanın bulunduğu semte ve civarına Haydarpaşa denmesine karar vermiştir. Dolayısıyla gar binası da Haydarpaşa adıyla anılır olmuştur. Binanın inşaatı, Anadolu Bağdat adı altında bir Alman şirketi gerçekleştirmiştir. Ayrıca bir Alman’ın teşebbüsüyle garın önünde mendirek inşa edilerek Anadolu’dan gelecek veya Anadolu’ya gidecek vagonların ticari eşyasını yükleme ve boşaltma işlevi için tesisler yapılmıştır. Ayrıca Anadolu’dan gelen ve Anadolu’ya giden trenlerin taşıdığı ticari eşyaları saklamak için de silolar inşa edilmiştir. Mimarisi Yolculuk eden çoğu insanın İstanbul ve o muhteşem manzara ile ilk tanıştığı yer olan gar binası aslında klasik bir Alman mimari örneğidir.
17) Çamlıca Tepesi
Büyük Çamlıca Tepesi ’nden açık havalarda Marmara Denizi, Adalar, Haliç, Beyoğlu, Boğaziçi, hatta Karadeniz’e uzanan geniş bir manzara gözler önüne serilir. Güneye bakıldığında bazen ’daki Uludağ’ın karla kaplı zirvesini bile görebilirsiniz. Yamaçları kaplayan televizyon ve radyo vericileri ormanı bile bu nefes kesici manzarayı bozamaz. 1980 yılında Türk Turing ve Otomobil Kulübü tarafından düzenlenen zirvedeki parkta hoşça vakit geçirebileceğiniz bahçeler, zarif mermer kameriyeler ve 18. yüzyıl tarzı iki kahvehane bulunur. Güneydeki Küçük Çamlıca daha mütevazi bir parka sahiptir, bu yüzden tepedeki küçük çay bahçesinin ziyaretçisi pek azdır. Öte yandan, burası da güzel manzaralar eşliğinde yürüyüş yapmak için idealdir. Büyük Çamlıca Tepesi denizden 268 metre kadar yüksekte bulunur. Tepe, Nurbaba Tekkesi ve TV verici kulelerine ev sahipliği yapar. İstanbul’un doğu kısmında, Üsküdar-İzmit yolu üzerindeki Kısıklı mevkii ile Çengelköy ve Bekâr deresi arasında bulunur. İstanbul’u kuş bakışı gözlemleme olanağı sunan bu eşsiz tepe, boğaza ve Marmara Denizi’ne hakim bir konumda bulunur. Tepe, özellikle İstanbul aşıklarının gidip görmesi ve fotoğraf çekmesi gereken yerler listesinde başı çeker.
Havalimanı Transfer Hizmetlerinizden önce veya sonra sitemiz üzerinden alabileceğiniz Yarım Gün İstanbul Turu ve Tam Gün İstanbul Turu seçenekleri ile sizler de bu güzellikleri yerinde görebilirsiniz.
